erkenden uyanıp insanların arasına karışıp, oyalandım ve bir süre sonra da bunu başardım. unutmuştum seni!
bilincimin imkan verdiği bütün yolları denedim seni hatırlamamak için, ta ki seni rüyamda görünceye dek. parkın birinde bir bankta oturuyordum, sonra birden sen çıkıp gülümseyerek bana doğru ilerledin. yanıma oturdun... hiçbir şey olmamış gibi; "-hala eskisi gibi miyim?" dedin.
hala eskisi gibiydin... teninin gün ışığına değdiği yerde cennetin nüks ettiği, bundan başka hiçbir benzetmeyle ifade edemeyeceğim bir güzellikteydin. ama cevap veremedim, sustum, neden ben de bilmiyorum, belki konuşurdum; ama seni öyle çok andım ki ben yokluğunda, nasıl bir bitmişlik bırakmışsın ki bana, söyleyecek hiçbir şey bulamadım, kalakaldım.
ve derken uyandım. göğsüm sıkışıyordu. sığmıyordum içime. yangın çıkmış bir ev düşün, tam ortasındasın, sığınacak hiçbir şey yok.
kalkıp bir sigara içtim, geçmedi.
elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım, geçmedi.
çıkıp iki sokak dolaştım, geçmedi.
küfürler savurdum, geçmedi.
geri geldim, oturdum, ağladım, geçmedi.
elim telefona gitti, numaran değişmişti. geçmedi,
ben kendimden geçtim, sen benden geçmedin.
geçmedi...
bir kağıt bir kalem alıp, oturdum ve sana bunları yazmaya karar verdim. en azından içimi dökerim belki geçer diye. kim bilir
belki okursun... merak etme iyiyim ben. yine toparlanır, yine unuturum seni. olur böyle aksaklıklar, bazen insanın kalbi ağır basar. ilk fırsatta unutacağım seni yine, söz. hem şunu da bil;
senden sonra da sevdim ben...
ama ne yalan söyleyeyim;
hepsi yetim bir çocuğun üveyi,
gerçeğinin yerine koymaya çalışması gibiydi.
anlıyor musun?
Bayram Karakeçili
bilincimin imkan verdiği bütün yolları denedim seni hatırlamamak için, ta ki seni rüyamda görünceye dek. parkın birinde bir bankta oturuyordum, sonra birden sen çıkıp gülümseyerek bana doğru ilerledin. yanıma oturdun... hiçbir şey olmamış gibi; "-hala eskisi gibi miyim?" dedin.
hala eskisi gibiydin... teninin gün ışığına değdiği yerde cennetin nüks ettiği, bundan başka hiçbir benzetmeyle ifade edemeyeceğim bir güzellikteydin. ama cevap veremedim, sustum, neden ben de bilmiyorum, belki konuşurdum; ama seni öyle çok andım ki ben yokluğunda, nasıl bir bitmişlik bırakmışsın ki bana, söyleyecek hiçbir şey bulamadım, kalakaldım.
ve derken uyandım. göğsüm sıkışıyordu. sığmıyordum içime. yangın çıkmış bir ev düşün, tam ortasındasın, sığınacak hiçbir şey yok.
kalkıp bir sigara içtim, geçmedi.
elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım, geçmedi.
çıkıp iki sokak dolaştım, geçmedi.
küfürler savurdum, geçmedi.
geri geldim, oturdum, ağladım, geçmedi.
elim telefona gitti, numaran değişmişti. geçmedi,
ben kendimden geçtim, sen benden geçmedin.
geçmedi...
bir kağıt bir kalem alıp, oturdum ve sana bunları yazmaya karar verdim. en azından içimi dökerim belki geçer diye. kim bilir
belki okursun... merak etme iyiyim ben. yine toparlanır, yine unuturum seni. olur böyle aksaklıklar, bazen insanın kalbi ağır basar. ilk fırsatta unutacağım seni yine, söz. hem şunu da bil;
senden sonra da sevdim ben...
ama ne yalan söyleyeyim;
hepsi yetim bir çocuğun üveyi,
gerçeğinin yerine koymaya çalışması gibiydi.
anlıyor musun?
Bayram Karakeçili
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder