emez mutluluğu, bu imkansızlığın başarısı, bu ilk saniyede nakavt, bu başarılı darbe girişimi, bu izah edilemez bir şey...
ancak bu kadar olurdu, ancak bu kadar olmaman. kazanıp da ortalıkta hiç olan tek ordusun, geride yakıp yıktıkların, geride tahrip ettiklerin, geride yaralar, geride ölmüşler... bırakıp gittin! kendilinle gurur duy...
muhteşem bir kaybetmek bu!
kafka'nin milena'ya yazdığı umutsuz mektuplardan biriymişim gibi hissediyorum kendimi, sylvia plath'ın intihar etmeden önce çocukları için fırına pişmesi için koyduğu kahvaltı çörekleri gibi, nilgün marmara'nın atladığı bina gibi, teoman'nın paramparça parçasının ilk canlı örneği gibi, bok gibi, bombok gibi...
harika bir kaybediş bu!
ağzımda biriken küfürlerin hepsini yutkunuyorum. iç organlarım çatışmanın ortasında kalan bir afgan köyü gibi ürpertili, orada; bir çocuğun, yanı başında duran, tam akciğerinin sol lobunu delip geçen bir ak-47 kurşunuyla bütün söyleyecekleri kursağında bırakılan bir anne cesedi kadar suskunum. ağzımı bıçak açmıyor. hiçbir şey demeden öylece düşünüyorum; muhteşem bir yalnızlık bıraktın! kutluyorum.
kusursuz bir terk ediş, muhteşem bir duygu suikasti, zahmetsiz bir katliam... tek atışla hedefi yerle bir etmek bu... bu işini gördükten sonra kalkıp soğukkanlılıkla orospuya müşterisinin şunu demesi; "bitti"..
"hakkını helal et" diyeceğim ama,
senin buna bile hakkın yok...
-umarım üzülürsün bunun için-
ancak bu kadar olurdu, ancak bu kadar olmaman. kazanıp da ortalıkta hiç olan tek ordusun, geride yakıp yıktıkların, geride tahrip ettiklerin, geride yaralar, geride ölmüşler... bırakıp gittin! kendilinle gurur duy...
muhteşem bir kaybetmek bu!
kafka'nin milena'ya yazdığı umutsuz mektuplardan biriymişim gibi hissediyorum kendimi, sylvia plath'ın intihar etmeden önce çocukları için fırına pişmesi için koyduğu kahvaltı çörekleri gibi, nilgün marmara'nın atladığı bina gibi, teoman'nın paramparça parçasının ilk canlı örneği gibi, bok gibi, bombok gibi...
harika bir kaybediş bu!
ağzımda biriken küfürlerin hepsini yutkunuyorum. iç organlarım çatışmanın ortasında kalan bir afgan köyü gibi ürpertili, orada; bir çocuğun, yanı başında duran, tam akciğerinin sol lobunu delip geçen bir ak-47 kurşunuyla bütün söyleyecekleri kursağında bırakılan bir anne cesedi kadar suskunum. ağzımı bıçak açmıyor. hiçbir şey demeden öylece düşünüyorum; muhteşem bir yalnızlık bıraktın! kutluyorum.
kusursuz bir terk ediş, muhteşem bir duygu suikasti, zahmetsiz bir katliam... tek atışla hedefi yerle bir etmek bu... bu işini gördükten sonra kalkıp soğukkanlılıkla orospuya müşterisinin şunu demesi; "bitti"..
"hakkını helal et" diyeceğim ama,
senin buna bile hakkın yok...
-umarım üzülürsün bunun için-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder