etkileyici olan gözleri değil, ince çizgilerle yayılan parlak bakışları…
Fotoğrafını gördüğümde bu satırlar geçti aklımdan. Çünkü gözlerinden yayılan parlak bakışlar sonsuzluğa uzanıyordu. Egosunu sadece güzelliğiyle besleyen kadınlardan değildi. Öyle olsa Tanrı’nın varlığını yalnızca bedeniyle doğrulayan birisine akıl vermesi safdillik olurdu. İnce bir kalemle çizilmiş gibi duran kaşları karakterinin güçlülüğünü ele veriyordu. Bu güçlülüğün karşısında yaratmış olduğu kendine özgü sistemi, karakterinin baskınlığını maskeleyen bir nezaketle süslenmişti. Nezaketin ardındaki dehşet verici duyarlılık ve yaşam enerjisi zaten bakışlarına da yansımıştı ancak bu Kayserili kızın özgünlüğünü ilk bakışta ele veren bakışlardan önce ismiydi:Gamze KARAOĞLAN
Zeki ve duygusal biri… Ve kuşkusuz ki onu anlayacak ya da en azından anlayabilmeyi deneyimleyecek birini bulmanın dayanılmaz imkansızlığı vardı aklında. Tüm hayatı tıpkı kendi gibi açık yüreklilikle paylaşabileceği, gözlerinden yayılan parlak bakışların onu götürdüğü yere sevgilisini de götüreceği biri. Tıpkı Adorno gibi düşünüyordu belki de: Yarın eğer hala umut varsa bu, bugün umutsuz olduğumuz içindir…. Hayır, bu bakışları gören onun umutsuz olmadığını anlardı… Gamze Karaoğlan… Bakışları ışık seli gibi akıyordu; erimiş metal kıvamında… Sanki aradığı mutluluktan çok daha büyük, çok daha görkemli bir şeydi… | |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder