6 Haziran 2012 Çarşamba

kişisel manifesto trajedisi

-sen.!
varlığı içinden alınmış bir dünyanın tam içindesin!
içinde neler olup bitiyor bilebilecek misin?-

 
bu gece içimde -ardı arkası bir türlü kesilmeyen- iç çatışma bir süre sonra baskı ve şiddetle susturuluyor.
bu suskunluk hali fırtına öncesi sessizlik.
biraz dinginlik ve biraz kırgınlık.
ama yalın
güvensizlik.
güvensizliğin ardında daha büyük engeller var, evrensel boyuta taşınamayan yargısız infazlar, özgünlük arayışları, nefsi müdafaalar, toplu katliamlar, dev gibi yıkımlar, kitlesel imhalar ve kesik çığlıklar var.
büyük ideolojilerin bile boy ölçüşemeyeceği değer yargılarını koleksiyonumun içine ekleyiveriyorum farkında olmadan.
normal olandan farkı ne bu –gecenin-?
fark edemiyorum.
uzun metrajlı bir orta çağ avrupa’sı filmi ya da eş zamanlı bir çeşit günah çıkarma manifestosu, kendi manifestomu başkalarına bırakmıyorum, kendim hazırlıyorum.hükmü çoktan verilmiş; çok tanrılı inançların bıraktığı milattan öncesi o hissizlik, hicri takvime göre ay anlattıklarımdan henüz çok çok uzak üstelik.

madde 1 ) eğer bulunduğun yerden uzaklaşamıyorsan
kendinden -hiç- uzaklaşmamalısın !
bu gece “öyle olur ya hani arada” dediğimiz -o gecelerden biri-
bir türlü uyumlu sesler çıkarmayı beceremediğim; –bir hayli uyumsuz, bana uymayı beceremeyen- bir mızıka, sessiz iç çekişler, hüzünlü gitar sololar; saklayamadığım hüzünlerimle birlikte bir köşede duruyor.
yalın olayım, her şey olduğu gibi öylece kalakalsın, –ben olduğum için- , aynı benim gibi anlaşılsın diye söylediğim her bir kelimenin kısa süreler sonra; tabulaşıp da anlaşılmadığını fark ediyorum, üstünden uzun bir vakit geçmeden.bir hayli de vakitlice.tam vaktinde;
düşler bir emanet yortunun peşinde
bir trajediye misafir olmadan önce
üstelik bu trajedi trajikomik terliklerle
bir kız tarafından sergilenmekte
sahne uyumu mızıkasıyla eş değerde
gözlerimi kapatıp ritmik düşsel tınıları bir çırpıda karalıyorum daha kalbe ulaşamadan.ellerim cebimde kim bilir hangi sokakta bir kelebek etkisi arayarak dolanıyorum.elim ayağıma dolanıyor. ayrıntılara takılıp kalmadan ama. nasıl olsa bundan sonrası ironinin ötesine gidemez.
sözde kalır.içte kalır.benim içimde kalır.

Madde 2 ) bir şey her ne kadar can yakarsa yaksın,
Dayanma gücünü asla aşamayacağına inanmalısın !
bu gece.!aslında her gece gibi bir gece.
her şey alıştığımız gibi, olması gerektiği gibi.etken çatılı yüklemlere şimdiden alıştım bile, bunun için birinin beni etkin kılması gerekiyordu belki de.
kendimi bırakıyorum bir müddet sonra daha fazla direnemeyip.
kendimi an’a bırakıyorum.kendimi o’na bırakıyorum.
-zam’an-a teslim oluyorum bir anlamda.
olaylara müdahale etmek benim elimde değil. artık bu ben değilim ki.duygularım vücudumdan alınmış.hissiz.yaşayan ölü, içi geçmiş ceset…kılımı kıpırdatmadan izliyorum şimdilik.
olaylar kontrolümden çıkmaya başladığı an müdahale edeceğim.!
yargılamadan infaz edeceğim.!
bir bir yıkacağım kendi ellerimle duvarları !

Madde 3 ) “sonunda her büyük karşı koyuşun
görkemli bir teslimiyet vardır ki unutmamalısın !”
bu gece yazdıkça tüketiyorum içimi.!
düşlerimin bulanık atlasında içime sinmeyen bir şeyler var sanki.her şeye hemen kanıveriyorum.hüzünlü gitar sololar bırakmıyor bir türlü peşimi.
karanlığın yok dili, karanlığın kör gözleri, karanlığın duymuyor kulakları.
karanlık bilmiyor halimi.
bir kardeşlik payı bıraktım henüz kabuk bağlamakta olan dudak bükmelerime geceden; o da nasiplensin diye ve ben olduğum yerden ve yani çizdiğim sınırlarımla hayattan hakkımı alarak bağıra çağıra, ite kaka, sarmaş dolaş, düşe kalka çekilip bir köşeye savurduğum küfürlerim bile henüz elimde; küfre ve dahi şirke, adalete, delalete ve hatta riske girip tozlarını üfleyiveriyorum tıpkı ben gibi ve kabul edilmesi zor ki kendini bilmezler için eski bir defterin.eski defterler açılıyor.

Madde 4 ) insan çoğu zaman bitirebiliyor bir şiiri,
ancak sindirmelisin açtığın eski defterleri !
işte varlığı içinden alınmış bir dünyanın tam içindeyiz.
‘hayatın tekdüzeliğini; anlamlandırılamayan sosyal değerlerin açmazıyla sentezleyip özgür düşünceyle ifade edebilir misin?
ya da ne bileyim iyi misin?’
parametrik teoremler kur
klişelerle oyalanma
istem dışı olmayan sistematik çözümler üret
ayrıntılara kafayı takma
beni yorma.!
“işim beş dakika sürmez.
nasıl olsa son sözleri biliyorum.hemen geliyorum(.................)”

madde 5 ) haddini aşacaksa eğer söylediklerin,
tükürdüğünü yalamayı da bilmelisin.!
güneşin de yenik düştüğü bir yer vardı kapılar zorlanmadan önce.öfke doluydu ona gece. ilk yaprak yere düşüp tabiat ne vakit yasa bürünse gizleyemezdi kusardı içindeki öfkeyi yüzlerimize.yamalı ağlarını denize atmadan önce sesini tüketirdi hep..
mavi suların derinliklerinde bir mercan hikayesi bilirdi de anlatırdı gizlice;
yıkım ve yeniden va-r-olma arası bir yerlere sıkışmış bu iki arada bir derede ve hatta ikilem de; gecenin yüzümüze üflediği kırmızı renkte saklı aslında; utancımızın hazin birer garanti belgesi. “sus”maların ardındaki gidip gelişlerimizin sessizliği; bir nevi gecenin kristal inceliği ile bizden alıp götürdükleriydi.aslen incinmemek ve biraz da incitmemek için kendimizi tüketircesine sunaklarla sevgiliye adadığımız o en son sözler...
-sen bu satırları okurken belki de ben gözlerimden bile çok uzakta olacağım.! -

madde 6 ) kendi başına bir şey yapamıyorsan eğer
‘ ya hayır söyle ya da sus’
“işim beş dakika sürmez...
geliyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder