
Senin işin de zor be gregor, yaz gelir sıcak olur akşamları sahil kıyıları şehirlerde. Hafif nem, evlere musallat olmalar, ortalıkta fırıl fırıl yürümeler. Dalga geçer gibi antenini sallamalar. Sarhoş gibisin be gregor, kaçamamakta, hızlı gidememektesin, hani içim bu manzara karşısında merhametle dolmuyor mu doluyor pek tabi. İçimden bir terlik alıp usulca yaklaşıp ( zaten adam gibi kaçamamaktasın ) elveda böcek dostum, aynı beyinde benimle izinsiz olarak paylaşmak emellerin yüzünden düşman kabilelerin çocuğuyuz, lakin sana onurlu bir ölüm bahşedeceğim demek geçiyor.
Ölüm senin için zor olanı tabi, yere dizlerinin üzerine çökersin ilk önce, kılıcın elinden kayar, zehir içini dağlar, acı hemen bitsin diye feryat eder gözlerinde, terliği törensel bir eda ile havaya kaldırırken (iki elinizle birden) zira iki elle birlikte kaldırılmalıdır, huzur getirecek olan son acı için gözlerini yumarsın gregor, tam da o esnada kulaklarına gladyatör filminde son sahnede çalan agıt gelir, ağlamaklı olursun.
Sizler bu düşmanınıza son vazifeyi yerine getirmek için bir gazete kağıdı veya peçete ile cansız bedenini usulca yerden alır çöpe atarsınız.
Ama bizler, şöyle buyur sevgili dostum daha anlatacakların var, düşünme, arzu et sade,
Bak böceklerde öyle yapmıyor mu ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder