
Vakit zamanın da bir ülkenin godoman kralının bir türlü çocuğu olmamaktadır. Artık kendisindeki sperm eksinkiğinden mi karısındaki yumurtlama probleminden mi bilinmez bunlar çocuk çocuk diye kıvranmaktadırlar. O zamanlar tüp bebek de bulunmuş olmadığı için, dönemin cadıları büyücüleri bi seferber olmak olsun bi büyüler yapmak olsun bunlara yardım etmeye çalışırlar. O zaman cinci hoca da yok okusun üflesin. Tüm yetki üç beş koca karının elinde, anlayacağınız durum zor yani.
Neyse adı geçen büyücülerin de yardımıyla, ateşli geçen bir gecenin sonunda kralımız kraliçemizi hamile bırakmayı başarır. Artık dokuz ay on gün sonra, al yanaklı, pambık tenli, sırma saçlı, kiraz dudaklı bir kızcağızları olur bunların.Kızın doğum gününde tüm cadıları çağırırlar ama Trakyalı cadı şehriban'ı unutmuşlardır, o da davet edilmediği bu parti ortamına akar, kralla kraliçenin karşısına dikelir, 'Lan boklular ! ben olmasam iki elle bi siki doğrultup yapamayacağdınız bu kızı be yavv! götünüz mü mı kalktı çocuk sahıbı olanda ? şinci ben size bi büyü yapayım da bu kızınızdan olun' der ve ekler. 'aha da bu kızan, 15. yaş gününde eline zehirli bir iğ batarak ölecektir' der. Ve tozu dumana katarak gider. Kralla kraliçe orada bulunan prensesin peri annesinden yardım diler, peri anne de büyüyü ortadan kaldıramayacağını ancak değiştirebileceğini söyler ve 'prenses eline iğ battığında ölmeyecek ancak yıllarca uyuyacak. Taa ki onu gerçekten seven bir prens onu öpene dek. diye ekler.
Krallan kraliçe dellenirler. Şehirdeki tüm iğleri toplatır, iğ kullanımını yasaklarlar. Neyse günler geçer gider. Bu arada prensesi de saraydan dışarı çıkarmaz bunlar, başına bir şey gelir diye. 15. yaş gününün arefesinde alık prenses, merakını yenemez. Zaten kendisi malın tekidir, hafifte sarışınlık var tabi. Krallığın surlarının hemen dibindeki bir kuleye gider. Onun çatı katında iğle ip eğiren bir yaşlı kadın görür. Hayatında hiç görmediği bu alet pek ilgisini çeker, lök diye atlar 'bu ne hamuna koim ya ilk defa görüyorum der, ben de deniyim, deniyim, deniyim.' diye tutturur. Yaşlı kadın da dayanamaz kıza verir iği, ancak bu alık kızımız, hayatında elini sıcak sudan soğuk suya sokmadığı için, iği kullanmayı başaramaz ve iğ eline batar. Çıkan bir damla kanla, alık prensesimizin yere serilmesi bir olur. Anası babası da bu malı arıyorlar bir yandan. Neyse bulur anası babası bunu, kocakarı yok tabi ortalarda. Bu arada o kocakarının bizim kötü cadı olduğunu anlamanız için burada bir kez daha belirtmem gerekmiyor her halde. Ehue, neyse bunu alırlar allı güllü yataklara yatırırlar. Sonra da peri annesini çağırırlar.
Kralla kraliçe der ki;
'Biz bu acıya dayanamayık... bizi de uyut.. uyanınca birlikte uyanalım..' peri anne tamam der... tüm krallığı uyutur. Krallığın etrafını da dikenli çalılarla sarar ki girmesi zor olsun diye. Yıllar yıllar geçer. Bu dikenli çalılar gün geçtikçe genişler, kimse aşamaz ve krallığın yolu, prenses efsanesini, krallık hazinesini duyan cengaverlerin cesetleriyle dolar. Yıllar yıllar yıllar hatta yüzyıllar geçer. Yüz yıl sürmesi beklenen bu uyku beklenenden çok daha uzun sürer. Ancak bir gün, evet evet bir gün bir yiğit bu büyüyü bozmak için harekete geçer. Tanklarıyla tüfekleriyle polonya' ya dalan hitler, efsaneyi bi yana bırakarak: 'ulen bu polonyalı pezmenkler, yüzyıllardır uyuyor, kaldırın fırınlara atalım şunları.' diyerek krallığa saldırır.
Ancak unuttuğu bir nokta vardır ki o da alık prensesin güzelliği, çalıları aşar, surları yıkar, krallığa dalar. Prensesin odasına girer, aman bir ahu dilber, aşık olur lap diye öper. Prenses uyanır, o da hiteri öper. Orada bi ayaküstü sevişir bunlar, ardından kralla kraliçe de uyanır. Hitler prensesi alıp şatodan çıkar. Arkasına dönüp askerlere emir verir. 'Fırına fıra-ına. hepsini hepsini.'
Ne olduğunu anlayamayan ahali, kendini fırınlarda bulur. Yüzlerce yıl sonra cayır cayır yanarak can verirler.
Prensese gelince, hitler iktidarsız olduğu için, hitler'in propaganda başkanı göebel ile takılmaya başlar. Hitler bu ikisini vuruşturup izlemektedir. Ayrıca yahudi ve polonyalı hizmetçilerle prensese gurup yaptırıp onu da izlemektedir.
Bir şekilde hitler'in elinden kurtulan prenses, amerika'ya kaçar, orada bir dizi estetik operasyon geçirerek, daha kısa daha tombul olur. Adını da marliyn monroe olarak değiştirterek, hollywood piyasasına akar. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Alık prenses, ana babası, bizim 'Türk' trakyalı cadımız şehriban'ı baloya davet etmeyerek çok ağır bir bedel öderler.
'Biz bu acıya dayanamayık... bizi de uyut.. uyanınca birlikte uyanalım..' peri anne tamam der... tüm krallığı uyutur. Krallığın etrafını da dikenli çalılarla sarar ki girmesi zor olsun diye. Yıllar yıllar geçer. Bu dikenli çalılar gün geçtikçe genişler, kimse aşamaz ve krallığın yolu, prenses efsanesini, krallık hazinesini duyan cengaverlerin cesetleriyle dolar. Yıllar yıllar yıllar hatta yüzyıllar geçer. Yüz yıl sürmesi beklenen bu uyku beklenenden çok daha uzun sürer. Ancak bir gün, evet evet bir gün bir yiğit bu büyüyü bozmak için harekete geçer. Tanklarıyla tüfekleriyle polonya' ya dalan hitler, efsaneyi bi yana bırakarak: 'ulen bu polonyalı pezmenkler, yüzyıllardır uyuyor, kaldırın fırınlara atalım şunları.' diyerek krallığa saldırır.
Ancak unuttuğu bir nokta vardır ki o da alık prensesin güzelliği, çalıları aşar, surları yıkar, krallığa dalar. Prensesin odasına girer, aman bir ahu dilber, aşık olur lap diye öper. Prenses uyanır, o da hiteri öper. Orada bi ayaküstü sevişir bunlar, ardından kralla kraliçe de uyanır. Hitler prensesi alıp şatodan çıkar. Arkasına dönüp askerlere emir verir. 'Fırına fıra-ına. hepsini hepsini.'
Ne olduğunu anlayamayan ahali, kendini fırınlarda bulur. Yüzlerce yıl sonra cayır cayır yanarak can verirler.
Prensese gelince, hitler iktidarsız olduğu için, hitler'in propaganda başkanı göebel ile takılmaya başlar. Hitler bu ikisini vuruşturup izlemektedir. Ayrıca yahudi ve polonyalı hizmetçilerle prensese gurup yaptırıp onu da izlemektedir.
Bir şekilde hitler'in elinden kurtulan prenses, amerika'ya kaçar, orada bir dizi estetik operasyon geçirerek, daha kısa daha tombul olur. Adını da marliyn monroe olarak değiştirterek, hollywood piyasasına akar. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Alık prenses, ana babası, bizim 'Türk' trakyalı cadımız şehriban'ı baloya davet etmeyerek çok ağır bir bedel öderler.
Ölümsüz şehriban'larımızın anısına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder