24 Haziran 2012 Pazar

Sevgilisinin her anını fotoğraflamaya karar verir adam. Giderek bir saplantıya dönüşür bu. O kadar çok fotoğraf çekmeye başlar ki, sonunda kadın bıkar ve gider. Bu kez adam, kadının yokluğunun fotoğrafını çekmeye başlar. Kadın “her yerde olmadığı” için her şeyin ve her yerin fotoğrafını çekmeye başlar adam. Giderek kadının yokluğu, var olan her şeye yayılmaya başlar böylece. O yüzden bir genç adam da elinde kara bir boyayla dolaşıyor Mersin'de bugünlerde. Her yere yazıyor:
“Ne olur geri dönme”
Bunun ne acıklı olduğunu, ne korkunç bir ask olduğunu biliyor adam. Peki kadın biliyor mu? Adamın nasıl bir isyan ve inatla bu aşkı başından kovmaya çalıştığını? Geri dönse adamın yeniden bütün şehri dolaşacağını… Bütün şehri dolaşıp tek tek o yazıların üzerini daha da kara bir boyayla kapatmaya çalışacağını… Hayatın maskarası olduğunu düşünüp düşünüp enayiliğine ağlayacağını. Şimdi, bugün, hayatın karşısında böyle maskara olmamak için bağıra bağıra yazdığını o cümleyi:
“Ne olur geri dönme”
Ve bunun dünyanın en güçlü geri dön çağrısı olduğunu.

  Mersin'de genç bir erkek, bugün, delirircesine istiyor bir kadının geri dönmesini. Şehir duvarlarının manşetlerine taşıyor bunu. O adama işte, kolay gelsin diyorum....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder